6 Mayıs 2020 Çarşamba

Celil Oker'in Bıraktığı Yerden Remzi Ünal Devam Ediyor


Celil Oker'in Çalışma Masası


14 Eylül 1952-6 Mayıs 2019
Geçen yıl bugün yani 6 Mayıs 2019’da hayata gözlerini yuman Celil Oker’in vefatının birinci yıldönümü olduğu için biraz kendisinden bahsetmek ve ilk yazımı ona adamak istiyorum. Kendisiyle olan ilişkim okur-yazar düzleminde olduğu için maalesef ona dair anlatabileceğim bir anım yok. Ama kurgularıyla sizi hoş tutan birinin kaleminden bir daha bir şey okuyamayacak olmanın verdiği acı ile bu yazıyı kaleme alıyorum. (Yoksa klavyeye alıyorum mu demeli?)
“Celil Oker’in adını ilk kez 2013 yılında, Ankara’daki eski bir sahafta duydum.” demeyi de çok isterdim. Ama maalesef böyle romantik bir tanışma anı da yaşamadım. Bir gazetenin hafta sonu kitap ekinde Ateş Etme İstanbul isimli romanı için yazılmış bir yazıyı okurken duydum yazarın adını. Ters ve karışık bir sıralama ile gitmiş olsam da güzel bir kurgu okumuştum. Tadı damağımda kalmıştı. Ben de gidip o dönem basılı olmayan (daha sonra külliyatının tamamı Altın Kitaplar Yayınevi tarafından basılacak olan) kitaplarını sahaflardan toplamıştım.
Çıplak Ceset’i okuduktan sonra Kramponlu Ceset’i Kaktüs Polisiye Ödülü’nü aldığı için büyük bir beklentiyle okumuştum. Fakat beklediğim kadar iyi çıkmadığı gibi bir düşünceye kapılmıştım. Yazma üzerine eğitim aldıktan sonra tekrar geri dönüp baktığımda kurgu olarak da iyi bir eser olduğunu anlamıştım. Eğer siz de tam olarak anlamadığınızı ya da bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorsanız eseri döneminin şartları ve bakış açısıyla okumalı ve esas olayın anlatıldığı yerde atmosfer gibi görünen ama aslında orada da size başka bir şeyin anlatıldığı bu eseri tekrar ve dikkatle okumanızı öneririm.
Celil Oker neden iyi bir yazardır ya da ben neden Celil Oker romanı okumayı severim?
Çünkü her şeyden önce Celil Oker geçen yıla kadar hâlâ aramızda olan bir yazardı. Edebiyatın sadece hayata veda etmiş ve eserlerine dair söylenenlere cevap veremeyecek olan yazarlar üzerinden yapıldığı düzlemi unutun. Yaşayan çokça nitelikli yazarımız var. Her seferinde ne zaman yeni bir kitap çıkaracaklarını beklemek ya da onlara (rahatsızlık vermeden) eserlerine dair soru sorabilmek büyük bir lüks ve imkândır. Hele bir de çoğu yazarın sanal mecralardaki adreslerinden etkileşime açık olmaları harika bir şeydir. Eş zamanlı bir şekilde yazarların paylaştıklarını görebildiğimiz beğenileri, tavsiyeleri ve bir şeye dair yorumları; sadece tozlu kitapların ve eski yazgaçların ardında öylece edebiyat araştırması yapılamayacağı bir döneme girdiğimiz 21. yüzyılda artık çok yönlü bir hâl almıştır. Bu da en çok okura yaramıştır. Ama aynı okur unutmamalıdır ki yaşayan yazarlar ve diğer sanat kollarının temsilcileri aramızdan ayrılmadan ve henüz bu dünyadalarken desteklendiklerinde bu durum yine okura, seyirciye ya da sanat âşıklarına yaracaktır. Eserlerinin/performanslarının muhatabına ulaştığından iyice emin olan sanatçı da daha nitelikli ve özenli eserlere imza atacaktır.
Celil Oker romanlarını yazarken sadece bir hikâye anlatmak isteğiyle değil aynı zamanda toplumdaki patron-işçi-kapitalizm, taraftar-futbol-şike, modern insan-şiddet gibi başka bir meselenin de anlatıldığı eserler kaleme almaya gayret etmiştir.
Kendisi gerek bir yaratıcı yazarlık hocası olduğu için ve gerekse yazarlık eğitimi üzerine kaleme alınmış kitaplara hakim olduğundan; kurgu bakımından düzgün, temiz ve bazen de deneysel eserler kaleme almıştır. Kurgunun matematiğini teorik anlamda bilen ve bunu pratiğe çeviren birinin kitaplarını okumak insana daha bir haz veriyor. Bunu yaparken iyi gözlemlere bazen de gerçek hayatta olduğu gibi konuşma sarsaklıklarına da yer veriliyor.
Merak edip Celil Oker’i daha yakından araştırmak isteyenler Youtube’da birkaç röportaj ve yazarlık üzerine de bazı ders kayıtlarını bulacaktırlar. Ben size başlangıç olarak Mirgün Cabas ve Can Kozanoğlu’nun yaptığı İlk Sayfası isimli podcast’e Celil Oker’in konuk olduğu 17. bölümü dinleyerek kendisi hakkında bilgi edinmenizi öneriyorum. İlk Sayfası’ndaki konuşmasında yazma prensiplerinden ve eserlerinden bahsediyor.
Eğer podcast’i dinlerseniz bir yazarın sadece üç paragraftan oluşan koca bir kitabından bahsettiğini dinleyeceksiniz. Fakat sohbet esnasında kitabın adını anımsayamıyor. Ben kendisine Facebook üzerinden ulaşıp sohbeti dinlediğimi fakat adını hatırlayamadığı kitabı merak ettiğimi söyledim. O da bana kitabın Thomas Bernard’ın Yok Etme isimli YKY’den çıkan kitabı olduğu cevabını vermişti. Ve bunu yaparken gönül alıcı, hoş iltifatlarla yapmıştı.
Yazmaya ilgi duyanlara da yaptığı buydu. Kendi söylemiyle yazmayı yüce bir yerden alıp onu masalarımıza getiriyor ve herkesin (çalışmak ve emek vermek kaydıyla) yapabileceği bir şeyi sunuyordu. Siz de kendisinin çıkardığı son kitap olan Genç Yazarlar İçin Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu’nu okursanız sizi yazma konusunda nasıl da cesaretlendiğini göreceksiniz.
Yazımın başında sevdiğiniz bir yazardan artık yeni bir kitap gelemeyecek olmasının ne kadar kötü bir duygu olduğundan bahsetmiştim. Eğer İlk Sayfası’ndaki konuşmasını dinlerseniz aslında yazıp bitirdiği yeni bir Remzi Ünal polisiye romanı olduğunu fakat onu daha sonra hatalarını düzenlemek üzere nadasa bıraktığını söylüyor. Yani Celil Oker’in elinden okuyacağımız son bir polisiye roman olduğunu bilip bununla teselli oluyorum.
Celil Oker’i anladığımı iddia etmiyorum ama en azından ne yapmaya çalıştığına dair bir fikrim var. Ben de sizleri sanata ve hatta üretmeye davet ediyorum. Bu arada eğer canınız bir Remzi Ünal polisiyesi okumak isterse aşağıda Celil Oker’in eserlerini ve içeriklerini kısa hâlleriyle bırakıyor ve bir kez daha yazarı rahmetle anıyorum. Hoşça kalın.

Celil Oker’in eserleri:
Çıplak Ceset (Nisan 1999): Eski pilot, yeni dedektif Remzi Ünal’ın ortaya çıktığı ilk romandır.
Kramponlu Ceset (Ekim 1999): Türkiye’deki futbolun geniş ölçekte de dar ölçekte de nasıl yozlaştığının cinai bir atmosferde anlatıldığı romandır. (Kaktüs Polisiye Roman Yarışması Birinciliği)
Bin Lotluk Ceset (Temmuz 2000): Borsa, İş veren-çalışan ve kadın-erkek ilişkileri üzerine yazılmış bir polisiyedir.
Rol Çalan Ceset (Temmuz 2001): Bir şey yapmak ile bir şey yapmamak arasında kalan Remzi Ünal’ın bir tiyatro insanını da içeren polisiye serüvenidir.
Son Ceset (Ocak 2004): Banka hesabında para kalmayan Remzi Ünal’ın yüklü bir ücret karşılığında girdiği fakat başka açmazların ortaya çıktığı bir işin anlatıldığı romandır.
Beşpeşe (Haziran 2004): Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak, Celil Oker ve Pınar Kür’ün bir yazarın diğerinin bıraktığı yerden devam ederek yazdığı kolektif bir romandır. 
Bir Şapka Bir Tabanca (Ekim 2005): Bir vasiyet araştırmasının başka cinayetlerle daha da karmaşık hâle geldiği bir Remzi Ünal polisiyesidir.
Yenik ve Yalnız(Ağustos 2010): Artık dedektifliği bırakmaya niyetli Remzi Ünal’ın üstlendiği fakat bir cinayetle başka bir boyut kazanan Remzi Ünal polisiyesidir.
Beyaz Eldiven Sarı Zarf (2011): Remzi Ünal ile ilgili hikâyelerini olduğu kitaptır.
Ateş Etme İstanbul (Haziran 2013): Kayıplara karışmış hemşire sevgilisini arayan bir doktorun Remzi Ünal’a başvurması ile başlayan romandır.
Sen Ölürsün Ben Yaşarım (Kasım 2015): Hayatını kaybeden bir inşaat işçisi ve ailesinin girdiği hak mücadelesi cinai bir atmosfer ile anlatılmaktadır.
Genç Yazarlar İçin Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu (Aralık 2017): Yazmaya hevesli herkese yapıcı ve dürüstçe yaklaşırken bir yandan da yazmak üzerine yazılmış kitaplardan en kısa ve öz alıntılar yaparak ortaya çıkmış 103 sayfalık harika kitaptır. (Yalnız bu kitap sadece bir başlangıç kitabıdır. Turgut Özakman, Öktem Başol, Joseph Campbell, Syd Field, Robert McKee, Chritopher Vogler gibi yazarların kitaplarına göz atmakta fayda vardır.)

BU YAZILARI KİM YAZIYOR?

24 Mart 1991’de Ankara’da dünyaya gelen Yiğit Koçyiğit, Gazi Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde edebiyat eğitimi aldıktan sonra hızını alamayıp DTCF Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı’nda da yazarlık eğitimi almıştır. Ardından hayatına gündüzleri edebiyat öğretmeni, geceleri ise bir yazar olarak devam etmiştir. Bir süre sonra güçlerini birleştirip sizin şu an okuduğunuz, kendinden (şizofrenik bir şekilde) üçüncü şahısmış gibi bahseden bu yazıyı yazmak zorunda kalmıştır. Bundan sonrasında Ankara ayazında, bozkırın yokluğunda ve her şeye rağmen sanatın şifalı etkilerinden yararlanan yazılar ve belki de kurgular kaleme alıp buradan yayınlayacaktır. Takipte kalın.


HALA OKUMADIN MI?

BU YAZILARI KİM YAZIYOR?

24 Mart 1991’de Ankara’da dünyaya gelen Yiğit Koçyiğit, Gazi Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde edebiyat eğitimi ald...