28 Haziran 2022 Salı

BİZDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

 

BİZDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ’NE

            Hanımlar beyler, maalesef bugün Türk Sineması için çok önemli bir yere sahip olan Cüneyt Arkın’ı kaybettik. Kendisiyle ilgili ben de birkaç söz söylemek isterim.

08 Eylül 1937 - 28 haziran 2022

            Henüz herkesin istediği her şeyi izlediği bir dünya yokken, çocukların telekolik olduğu yıllarda ben de televizyonun karşısına geçerdim. O zamanlar televizyonda insanların hâlleri, Müge Anlıların ya da Esra Erolların televizyon programlarında sundukları fenalıklarla değil; gün içinde yayınlanan Türk filmleriyle gösterilirdi.

            Kışın hava erken kararır ve ana haber bülteninden önce mutlaka televizyonlarda bir Cüneyt Artık filmi gösterilirdi. Bu filmler gösterilirken de arkası yarın düsturu gözetilir, serinin diğer filmleri kronolojik olarak yayınlanırdı.

            Kara Muratlar, Malkoçoğulları, Köroğlular oynarken biz hava karardığı için perdeleri kapatır, ışıkları açardık. Cüneyt Arkın’ın savurduğu okla açılan ışıklar eşleştiğinde bir şimşeğin çakması, bir yıldırımın evin ortasına düşmesi gibi olurdu her şey.

Kara Murat Fatih'in Fedaisi

            Tamam tamam, bu filmlerin bir kısmı propaganda amacıyla çıkarılan çizgi romanların aslında sinemaya bir yansımasıydı. Kabul. Ama yine de çocukluğumda, Türk sinema tarihi içinde bir yere sahip olduğu için anlatılmaya değer diye düşünüyorum.

            Köroğlu Destanı’nı duydunuz mu bilmiyorum ama Köroğlu’nun kriminal, edebî ve tarihi açıdan bir önemi vardır. Şöyle ki Anadolu halkının sözlü belleğinde anlatılagelen eşkıya Köroğlu, destan kahramanı Köroğlu ve halk ozanı Köroğlu birbirine karışmıştır. Bugün bile edebiyat tarihçileri hâlâ bu karmaşanın iplerini çözmeye çalışmaktadır. 

Toplumsal bellekteki Köroğlu temsili

            Köroğlu Destanı’na gelecek olursak aslında destanın Batı ve Doğu olmak üzere iki varyantı vardır.

DOĞU VARYANTI “GOROĞLU”: Önemli bir Türk boyunun beyi, hamile eşini bırakıp erleriyle birlikte ormana avlanmaya gitmiştir. Döndüğünde eşinin öldüğü haberini alır. Yıkılır. Onu defnederler. Bu olayın üzerinde kısa bir süre geçtikten sonra bölgenin çobanı, Bey’e gelir ve koyunlarının her birinin akşam kaybolduğunu fakat sonra da geri döndüğünü söyler. Çoban, koyunları takip ettiğini ve bir karaltının önünde diz çöktüğünü sonra da karaltının ortadan kaybolduğun söyler. Onu takip etmeye korktuğundan Bey’e gelmiştir. Bey bir sonraki sefer erleriyle birlikte koyunu takip eder. Karaltı gelir. Koyun karaltıyı emzirir ve ayrılırlar. Bey karaltıya seslenir ve karaltı kaçmaya başlar. Meşalelerle takip ettiklerinde onun mezarlığa girdiğini ve Bey’in bir süre önce ölen hamile eşinin mezarının orada kaybolduğu görürler. Karaltı aslında Bey’in oğludur. Annesinin karnını yarıp kendi kendine doğmuştur. Bu sebeple onun kutlu olduğunu düşünüp ona “Goroğlu” yani mezarın oğlu (gor, mezar demektir) adını verirler. Goroğlu, beyliğinde büyüyecek ve gerek yeraltında gerekse yerüstünde geçen pek çok maceraya atılacaktır.

 

BATI VARYANTI “KÖROĞLU”: Ruşen Ali’nin babası bir at çiftliği işletmektedir. Bolu Bey’i isimli zalim yönetici Ruşen Ali’nin babası Yusuf’tan en iyi atını ister. Yusuf, Bolu beyine hastalıklı, cılız, zayıf bir at getirir. Bolu Beyi sinirlenir. Yusuf bunun altında kalmaz ve ona “Aptal. Sana ne kadar iyi bir at getirdiğimi anlayamayacak kadar körsün!” der. Bolu Beyi daha da sinirlenir ve Yusuf’un gözlerini kızgın demirle mir çektirip gönderir.

            Ruşen Ali çılgına döner. Babası Yusuf onu sakinleştirir. Gidip atı almasını ister. Ruşen Ali ile “Körün oğlu!” diye alay edip o hastalıklı atı verirler. Babası Yusuf, Ruşen Ali’den yedi kazanda yedi ot kaynatmasını, her gün atı o karışımla yıkamasını ve onu toplu iğne başı kadar dahi ışık olmayan bir yerde büyütmesini söyler.

            At büyür, serpilir ve bembeyaz koca bir aygır olur. (Bu at denizde yaşayan ve karada yaşan iki özel atın yılın belli zamanları çiftleşmesinden doğan, doğaüstü güçleri olan olağanüstü bir attır. Yedi günlük mesafeyi yedi adımda alır ve bazen yeraltına inip karanlık güçlerle savaşan binicisine yarenlik eder.)

            Sırada Ruşen Ali’nin bir harami çetesinin başına geçişi, onların reisi oluşu ve Bolu Beyi’nin kervanlarının başına bela oluşu vardır. Onları soyup yoksullara dağıtır. Bu baskınlardan birinde Ruşen Ali, Bolu Beyi’nin kız kardeşine âşık olur. Bu aşk karşılıklıdır. Fakat onu sarayda bir nedime olarak tanır.

Köroğlu sevdiği nedime kızın Bolu Beyi'nin kız kardeşi Hüsnübala Hatun olduğunu öğrenişi
            Bütün her şey gerilip Köroğlu, Bolu Beyi’nin sarayına girdiğinde gerçekleri öğrenir. Özgürlük, adalet ve sevdası uğruna savaşır. “Tüfenk icat oldu, mertlik bozuldu!” sözü de bu destandan gelmektedir.

Köroğlu filmini izlemek isteyenler için: Köroğlu Filmi

            “Ailemizin Yazarı, yukarıda anlattığın destanların Cüneyt Arkın’ın vefatı ile ne ilgisi var?” dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü gençliğinin doruğundaki Cüneyt Arkın ile Fatma Girik 1968 yapımı Köroğlu’nun sinema filminde başrolleri oynayacak ve bize bu harika hediyeyi vereceklerdir. Filmde destanda geçen birçok detaya sadık kalınmış hatta atın karanlık ortamda saklanırkenki içeri süzülen küçük ışık huzmesine kadar her detay çalışılmış.

            Tabii maddi imkansızlıklarla bize gösterilen bozkırın ortasında at çiftliğimsi yer, kostümlerin göze batan acemilikleri de vardır. Ama bu kusurlu yapı içindeki özverili oyunculuk ve film ekibi düşünüldüğünde Köroğlu harika bir iştir.

Cüneyt Arkın ve Oğulları
            Köroğlu, Cüneyt Arkın’ın Türk aksiyon sinemasındaki filmlerinden sadece biridir. Ne yazık ki Türk aksiyon sineması da neredeyse sadece Cüneyt Arkın’dan ibarettir.

Hoşça kal Cüneyt Arkın

            İyi ki bu dünyadan bir Cüneyt Arkın geçti ve iyi ki Köroğlu gibi filmler çekildi. Kendisinin edebî ve politik yönleri de vardı. Fakat unutmamak lazım ki nerde bir zulüm varsa orada bir Köroğlu çıkar ve Bolu Beyi’yle savaşır. Köroğlu Türk toplum belleğinin kolektif bir ürünüdür ve siyasal zulme karşı tek başına değil kolektif ve örgütlü bir mücadele verilmesi gerektiğinin bir göstergesidir. Uzun lafın kısası:  

BİZDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ’NE!

            Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Hoşça kalın.

10 Haziran 2022 Cuma

ŞEHRİN EN BELÂLI YERİNDE

 

ŞEHRİN EN BELÂLI YERİNDE

“Şehrin en belâlı yerinde derde gark oluyorum. Tanımadığım yüzler ve suretler seçiyorum etrafımda. Artık hiçbir şey, bana hiçbir şey ifade etmiyor. Belki de nesnenin mekândaki hareketi olarak bilinen zamanın tesirini görüyorum üzerimde.

Geçirdiğim zor zamanlar ülkenin de zor zamanlarına denk gelince her şey içinden daha da çıkılmaz bir hâl alıyor.

Aslında size ODTÜ’de geçen hafta yapılan METUCON’dan, cosplay ve FRP’den bahsedecektim. Fakat dedim ya, zor zamanlardan geçiyorum.

Kişisel problemlerimi çözemeyeceğimi artık kabullendim. En azından yazabileceğim seviyeye gelene kadar bir süre buralarda olmayacağım. Bu birkaç gün de olabilir birkaç hafta da…

Hanımlar beyler, şimdilik hoşça kalın.”

Ailenizin Yazarı

Yiğit Koçyiğit

3 Haziran 2022 Cuma

ACAYİP ACAYİP ŞEYLER

ACAYİP ACAYİP ŞEYLER

Hanımlar beyler, herkese merhaba. Bu hafta hem Stranger Things’in yayınlanan son sezonu hakkında konuşmak hem de ülkelerin ulus kimlik inşasına değinmek istiyorum.

NOT: Diziler ve filmler üzerinden ulus kimlik inşası başka bir uzun yazı konum. Fakat burada sadece dizi üzerinden birkaç başlıkla kısaca bahsedeceğim.

Stranger Things - 2016
Stranger Things 1983 yılını anlatan, paranormal olaylardan bahseden bir dizi. Çıktığı andan itibaren jeneriğinden müziklerine, kostümlerinden anlatımına çok özel bir yere sahip oldu.

Anlatının kahramanları “geek” çocuklardı. Bilime, çizgi romanlara, filmlere, FRP’ye (rol yapma oyununa) ilgi duyan çocuklardı. Yaşadıkları kasabada gerçekleşen paranormal olaylarla yüzleşmeye karar verdiler. Çünkü arkadaşları kayıptı ve demin saydığım ilgileri nedeniyle bunlarla uğraşmak için biçilmiş kaftandılar. Bize hem güzel bir dostluk hikâyesi anlattılar hem de güzel bir macera sundular.

Eski anlatı ve hikâyelerde günümüz teknoloji araçlarını kullanmadan bir şeyler anlatmak dahi başlı başına bir zorlukken böyle bütünlüklü bir hikâye izlemek güzeldi.

Son sezonsa gerek çatışma ve aksiyon sahneleriyle gerekse bu sezon karakterleri derinleştiren geri hikâyeleriyle güzel bir sezon izledik.

Stranger Things’i benim için özel yapan şey nedir? İlgileri nedeniyle toplumdan dışlanan çocuklar ve onların büyürken verdikleri mücadele. Ben de lise sıralarındayken dinlediklerimden okuduklarıma, düşündüklerimden konuşmak istediklerime pek muhatap bulamazdım. Bu paylaşımsızlık pek çok şeyden beter. Yaşınız büyüdükçe ve iletişim araçlarıyla sizin gibi kişilere ulaştıkça aslında normal olduğunuzu, ilgilerinizi anlayan insanlar olduğunu bilmek size iyi geliyor.

Bir FRP Oyunu olarak Dungeons & Dragons
Stranger Things’teki çocuklar daha küçük yaşlarında kendileri gibilerden oluşan bir arkadaş grubuna sahipler. Dizi benim için acaba ilgilerimi paylaştığım insanlarla biz daha küçük yaşlardayken karşılaşsaydık “Acaba işler nasıl olurdu?” sorusunun simülasyonik bir yanıtı.

Amerikan televizyon tarihinin belli başlı tutmuş dizilerinde hep bağımsızlık mücadelesi veren erkek ve kadın arkadaş grubu konseptini görüyoruz. 1980’lerden bu yana zorbalığa uğrayan bu naif insanların aslında iyi insanlar olduğunu anlatan ve onları izleyen pek çok genci onlar gibi olmaya davet eden güzel yapımlar izleniyor. Ulusları bu yönde biçim almaya başladılar ve bence bir miktar başarıya da ulaştılar. (Seinfeld, Friends, How I Met Your Mother, The Big Bang Theory)

The Big Bang Theory

Ülkemizdeyse kendi çocukluğunuzu hatırlayın. Annenizin yaptığı pötibör bisküvili pasta, sarı ve siyah kolalı doğum günü kutlayan, 23 Nisanlara giden cumhuriyet çocuklarından nasıl oldu da; tuğra dövmeli, nargile kafelerde ahkam kesip “ağır abicilik” oynayan ve çevresindeki herkesle pragmatik ilişkiler ağı içinde olan insanlara dönüştü?

23 Nisan'da ağırlanan yabancı misafirler

Televizyon sektörünün ulus kimlik inşasıyla tabii ki de. İkinci Bahar, Yedi Numara, Ruhsar, Ayrılsak da Beraberizler’den Kurtlar Vadisi’ne, Kolpaçino’ya ve Çakallarla Dans’a evrildik.

Bir dönem Avrupa toplumu kendini roman teknolojisi ile yeniden inşa etti. Amerikalılar televizyonla… Şimdi ise sıra bizde: İnternet tabanlı uygulamalar ve platformlarla görmek istediğimiz ulus profilini inşa etmeliyiz. Böyle olursa her şeyin yoluna gireceğine, yeniden o 23 Nisanlarda yurtdışından gelen misafirlerini karşılayıp evinde ağırlayan çocuklara döneceğimize garanti veriyorum.

Son olarak çevrenizde farklı ilgileri olan insanları çevrenizde tutun ve onları anlamaya çalışın. Eğer etrafınızda bütün ilgilerinizden konuşabildiğiniz insanlar varsa onları ne olursa olsun hep yanınızda tutun. Zira insanın en yakın arkadaşını kaybetmesi çok b.tan ve acı verici bir şey sayın okur.

.

Yazımı sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Hoşça kalın.

HALA OKUMADIN MI?

BU YAZILARI KİM YAZIYOR?

24 Mart 1991’de Ankara’da dünyaya gelen Yiğit Koçyiğit, Gazi Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde edebiyat eğitimi ald...